Arthur Schopenhauer Sözleri
Dünya, 15 yasından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz.
— Arthur Schopenhauer
DiğerArthur SchopenhauerSözleri
Aptallıkların en büyüğü, sağlığı, mutluluğun diğer herhangi bir türü için feda etmektir.
Aşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir.
Avrupa'nın bilgili adamlarına ve filozoflarına: sizin için fichte gibi çenesi düşük birisi bütün zamanların en büyük düşünürü kant'ın eşitidir ve hegel gibi ise yaramaz, arsız bir şarlatan derin düşünür olarak değerlendirilir. Bu yüzden sizin için yazmıyorum.
Bana yapılan haksızlık bana hiçbir şekilde ona haksızlık yapma hakkını vermez.
Basit insan zamanı nasıl öldüreceğini, değerli insan ise nasıl kazanacağını düşünür.
Başkalarına benzemeye çalışarak benliğimizin dörtte üçünü kaybederiz.
Başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık.
Bazılarının bencil sevgisi nefretinden daha acı vericidir.
Belirli bir kışkırtma yokken bile, olmayan tehlikeleri aradığım huzursuz bir endişe hali içindeyim; bu durum benim için en ufak dertleri sınırsız derecede büyütüyor ve insanlarla ilişkiyi çok zor hale getiriryor.
Benim gibi bir adam dünyaya geldiğinde geriye istenecek tek şey kalır - bütün hayatı boyunca olabildiğince kendisi gibi olması ve entelektüel güçler için yaşaması.
Benim gibi insanlar tarafından geride bırakılan fikirler, anıtlar hayattaki en büyük zevkimdir. Kitaplar olmasa uzun zaman önce umutsuzluğa gömülürdüm.
Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece.. Kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız.
Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet.
Bilincimiz ruhun sadece yüzeyi, ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiğimiz gibi onun da içini değil, sadece kabuğunu biliyoruz.
Bir bilgi dalı olarak felsefe, neye inanmamız gerektiği veya neye inanabileceğimiz ile zerre kadar ilgili değildir; onun tek ilgilendiği şey, ne bilebileceğimizdir. Bilgi, inançtan çok daha sert ve sağlamdır, dolayısıyla bu ikisi çarpışacak olursa inanç parçalanır.
Bir dahi kendi çağında gezegenlerin yolunu aydınlatan bir kuyrukyıldız gibi parlar.. Kültürünün normal seyriyle el ele gitmez: tam tersine çalışmalarını önündeki yolun çok ilerisine savurur.
Bir insanın kendine ait olan, onu yalnızlığa giderken eşlik eden ve kimsenin ona verip ve kimsenin ondan alamayacağı şey: bu, sahip olduğu her şeyden veya onun başkasının gözünde ne olduğundan çok daha esaslıdır.
Bir insanın kötü bir karakter özelliğini unutmak, güçlük ile kazanılmış parayı sokağa atmak gibidir.
Bir şehirde tüm saat kuleleri yanlış ayarlanmışsa kişinin doğruyu göstermesi neye yarar ki?
Bir teleskop tiyatro sahnesinde ne kadar işe yarıyorsa, deha da günlük hayatta o kadar işe yarar.
Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.
Birbirlerini en çok teşhir edenler, birbirlerini en çok itmam edenlerdir.
Birisi hayatı boyunca büyük bir çocuk gibi kalmayıp ciddi, makul ve mantıklı bir adam olursa, dünyanın çok işe yarar ve adamakıllı bir vatandaşı olabilir ama dahi olamaz artık.
Birisi herkes tarafından anlaşılıyorsa sıradan beyinlere hitap ediyor demektir.
Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş birşey değildir ama doğrudur. Çünkü, bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.
Bizi rahat bırakan kötülükleri seyretmek bize keyif verir.
Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir.
Can sıkıntısı öyle bir derttir ki, birbirini sevmeyen insanları birbirine aratır.
Çiçek yanıt verdi: seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.
Cinsel birleşmedeki esrime hali. İşte bu! Her şeyin gerçek özü ve nüvesi bu, varoluşun amacı ve hedefi.
Çocuklarıma bırakacağım en büyük miras varolmamaktır.
Çoğu hakikat sadece kimsenin sorunu ele alacak ve üstüne gidecek cesareti bulamamasından dolayı ortaya çıkmıyor.
Çoğunluk gibi konuşun, azınlık gibi düşünün.
Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.
Dahiler sık sık şiddetli duygusal patlamaların, akıl dışı tutkuların eline düşerler.
Dar kafalıları, gerçeklik olmayan bir gerçeklikle son derece de ciddi bir biçimde uğraşan kişiler olarak tanımlardım.
Deha öğretilmediği gibi erdem de öğretilemez.
Dehanın içinde yaşayıp çalıştığı adam gözlerinden ayırt edilir. Onda gözler capcanlı, sağlam, dengeli, düşünceliliğin, seyre dalışın damgasını taşır. Bu az sayıda dahinin portresinden görülebilir. Doğa onu sayısız milyonlar arasından, şurada burada üretmiştir.
Dikensiz gül yoktur ama gülsüz pek çok diken vardır.
Dili bir kelime daha fakir kılmak, bir ulusun düşüncesini bir kavramdan yoksun kılmak demektir.
Din tıpkı kör birinin elinden tutan ve götüren kör bir kimseye benzer. Kendi göremediğinden tek amacı hedefine ulaşmaktır. her şeyi görmek değil...
Dinin üstünlüğünün kaynağı; doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görünmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalıktır.
Dinler ateş böcekleri gibidir: parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak.
Dinler halk için gerekli, ve onlar için paha biçilmez bir iyilik.
Doğa ile tarih ne yapmış olursa olsun, insan kim olursa olsun, nelere sahip olursa olsun, kişi yaşamın özündeki acıyı başından atamaz. Acıyı sürgün etmek için dur durak bilmeyen çabalar, acının biçimini değiştirmekten başka bir işe yaramaz.
Doğa, insan türünü ikiye bölerken çizgiyi ortadan çekmemiştir.
Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır.
Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuştuğundan ziyade kiminle konuştuğunu düşünerek hareket edecektir. Bunu yaptığı takdirde sonradan pişman olacağı hiçbir şey söylemeyeceğinden emindir.
Aptal birinin sersem bilincinde yansıyan tüm görkem ve hazlar, rahatsız bir hapishanede Don Kişot?u yazan Cervantes?in bilinci karşısında çok yoksuldurlar.
Aptallar için yazanların, geniş bir okur kitlesi olur.