Dücane Cündioğlu Sözleri
Aldanma, insanlar bencil olmaktan değil, bencil görünmekten utanırlar.
— Dücane Cündioğlu
DiğerDücane CündioğluSözleri
Alemlerin rabbi bir ilah, alemlere rahmet bir peygamber, ey insanlar diye seslenen bir kitap ama evrensel değer yoksunu bir dindarlık!
Bazı fiillerin her iki hali de güzeldir: sevmek-sevilmek hatırlamak-hatırlanmak bağışlamak-bağışlanmak güç olan ilkiyle yetinmektir.
Bil ki ey talib, insan kendisiyle yüzleşmek istemez! Toplumlar da öyle. Gaflet sıcak mı sıcak ana kucağıdır bilincin. Haydi kapa gözlerini! Düş içinde düş gör! Ve fakat sakın düşünü kimseye anlatma! Allah korusun, belki bir nazar değer sana!
Bil ki nezaket başkasını rahatsız etmemek değil, asıl başkası için rahatsızlık duymaktır.
Bir şehrin kaderini sadece yönetenlerin ufku ve kalitesi değil, yönetilenlerin kültür ve eğitim düzeyi de belirler.
Bir varmış bir yokmuş. Masal gibi sanki. Hem lâ hem illâ imiş Hakikat. Önce yok demeyi bilmekmiş Edeb. Anladım bezm-i elestin sırrını. Benim ilk günahımmış illâ, Lâ benim son günahım!
Bizim sadece hatırlamaya değil, unutmaya da ihtiyacımız var.
Değişmez yasadır, sloganlar ve klişeler güçlendikçe zeka geriler, değerler aşınır.
Düşünceyi düşüncesizlikle yenemezsin, ilim gerek! Kanı kanla yıkayamazsın, irfan gerek! Umudu baskıyla yok edemezsin, adalet gerek!
Düşünme sahicilik kazandığında, ilk iş olarak, var olandan şikayet etmeyi bırakır.
Düşünmenin eşlik etmediği her inanç şiddet yüklüdür.
En iyi bildiğim iştir yalnız kalmak. İnsanlarla temas ya beni incitiyor ya onları, İflah olmaz bir uyumsuzum.
Farkında mısın, zaman geçiyor, sen geçiyorsun, hakikat geçiyor.
Filozof bildikçe ölür, derviş öldükçe bilir.
Gerekirse dünyadan vazgeç, ama asla kendinden vazgeçme!
Güçlü ol ama güçlü görünme, incitmek isterler seni.
Güzel deyince aptalın aklına kadın gelir, kadın deyince abdalın aklına güzel.
Hakikatten yana olacaksan yalnız kalmayı göze alacaksın.
Hayatın öznesi, nesnesi ve son noktası kader olabilir. Ama yüklemi hür irademizdir.
Hayatta iki tür sıkıntı vardır: geçim sıkıntısı ve can sıkıntısı. İlacı ise kendini meşgul etmen, ilkinde bedenen, ikincisinde ruhen.
İçtenlik ile nezaket birleşmedikçe zarafet, yetenek ile çaba birleşmedikçe marifet meydana gelmez.
İdrakine varılmamış bir yalnızlık hakkında konuşabilirsin ama yalnızlığının idrakine varırsan sükut etmekten başka çaren kalmaz.
İlim: bir annenin çocuğuna süt emzirdiğini söylemek İrfan: çocuğun emdiği 'şey'in (hakikatte) süt değil şefkat olduğunu söylemek.
İnancımı düşüncemi eşimi aşımı işimi ben seçerim, ama ırkımı ve nesebimi ben değil, Rabbim seçer. Elbette o seçenlerin en hayırlısıdır!
İnsan ifade özgürlüğü sayesinde değil, irade özgürlüğü sayesinde insandır.
İnsanı hastalık değil hastalık korkusu çökertir; yaşlılık değil yaşlılık korkusu, ölüm değil ölüm korkusu, kısaca insanı hep insan çökertir.
İnsanlardan beklentiyi azaltmak demek dertleri azaltmak demektir. Beklenti demek dert demektir çünkü.
İnsanların en çok korktuğu şey belirsizliktir, özellikle aptalların.
Kendisine bir neden (anlam) icad etmedikçe, insan, varoluşun ödül mü, ceza mı olduğu sorusuna yanıt veremez.
Madenleri tanımıyorlar, bitkileri tanımıyorlar, hayvanları tanımıyorlar, insanı tanımıyorlar, güya Tanrı?yı tanıyorlar. Fiziksiz metafizik.
Miraç insanın dışarıda maddi bir semaya değil, kendi manevi semasına yükselmesidir. Taşraya gözlerini kapamazsan kendini göremezsin!
Olabileceğinden daha fazlasını olmanı isteyen aptallardan uzak dur!
Ömrüm 'memleket yıkılıyor' teranesini dinlemekle geçti, memleket filan yıkılmadı ama nedense yıkılan hep memleketin çocukları oldu.
Orucun Arapçası savm ve siyam'dır ve her iki kelimenin anlamı da 'tutmak'tır. Nefsi tutmaktır, tutulması gereken ne varsa, ondan: yiyecekten, içecekten, şehvetten, öfkeden, kinden, nefretten, hasedden, sevgisizlikten, hayvanlıktan...
Şiddetin zekası vardır, aklı ve vicdanı yoktur, o yüzden irfanı da yoktur. Savaş için belki zeka, ama barış için akıl gerekir.
Siyaset ve ticaret önemli olana itibar eder, ilim ve irfan ise değerli olana.
Şımardıysan, artık başka bir düşmana ihtiyacın kalmamış demektir.
Sözcük hazinemiz ne kadar zenginse, düşüncelerimiz de o kadar zengindir.
Sultanlardan uzak dur ey talib, abdal uzak durur, aptal duramaz, bu nedenle kullanılan ilki değil, hep ikincisi olur.
Tarafsızlık bir düş, dürüstlük ise bir görevdir. Belki tarafsız olamayız ama entelektüel açıdan pekala dürüst olabiliriz.
Tevbe etmek demek ayağa kalkmak demek; her düşüşünde yeniden ayağa kalkmak.
Toplumsal yaşamın en yıkıcı yanlarından biri, samimiyet ile riyakarlığı, zeka ile kurnazlığı, dürüstlük ile kabalığı ayırma güçlüğüdür.
Ulaşmak değil, yolda olmaktır hazların en büyüğü. Hakikati avuçlamak değil, ona yaklaşmak, zaman zaman değmek, ama bir ömür boyu hakikatin cemalini bir tülün arkasından seyredecek noktada olmak, işte bitimsiz bir arayışın yegane ödülü bu!
Yanlış biliyorsun ey talib, kimse çok sevdiği kişiye içini dökemez.
Yarın ölecekmiş gibi sevmeyi bilmiyorsan, hiç sevmemişsin demektir.
Yolun başındayken suçlu olan hep başkalarıdır, ortasındayken sadece sen, sonunda bir de bakarsın ki suçlu olan ne sensindir, ne başkaları!
Yürümeye devam et, yol insanı terbiye eder.
Abdal yaptığı kötülükten, yapmadığı iyilikten pişman olur, aptal'sa yaptığı iyilikten, yapmadığı kötülükten.
Aklı elde edememiş, aklın sınırlarını teftişe çıkmamış kimsenin, aklı terk edip kalbin peşine düşmesi, sanıldığı kadar kolay değildir, kolay ne kelime, mümkün bile değildir.
Aldanma, insanlar bencil olmaktan değil, bencil görünmekten utanırlar.