Emil Michel Cioran Sözleri
Bütün devrimler tiranlara karşı oldu ama hiçbiri tiranlığa karşı olmadı.
— Emil Michel Cioran
DiğerEmil Michel CioranSözleri
Bütün ideolojilerin faciası, çelişkiye izin vermemelerindedir. Tutarlı olmak için yalan söylenir.
Dalgınlıkla veya acemilikle, kim insanlığı ilerleyişi içinde birazcık durdurursa onun velinimeti olur.
Delilik belki de artık iyileşmeyen bir acıdır.
Dünyaya getirmek istemediğim çocuklar, bana borçlu oldukları mutluluğu bir bilseler.
En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.
Filozofların hemen hepsi sahici ıstırapları es geçmiştir.
Fransızlarla görüşe görüşe insan nazik bir şekilde mutsuz olmayı öğrenir.
Gerçek yurtsever, ülkesindeki insanların büyük çoğunluğunun ölmesini isteyendir.
Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil, insanlar arasında acı çekendir.
Halbuki gözlerin işlevi görmek değil ağlamaktır; gerçekten görmek için de gözlerimizi kapatmamız gerekir.
Hayatın içinde yer alan her şey, hem gerçek anlamda hem mecazi anlamda, dengesizdir.
Her düşünce bastırılmış bir duygudan kaynaklanır.
Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar.
Her kitap, ertelenmiş bir intihardır.
Her şeyi yıktıktan sonra kendini de yıkmayan bir kitap, bizi beyhude yere azdırmış olurdu.
İçimizde doğan her fikirle içimizdeki birşeyler çürür.
İdeolojiler, yüzyıllar boyunca ayakta duran barbarlık temeline bir cila çekmek için, bütün insanların paylaştığı caniyane eğilimleri örtmek için icat edilmişlerdir sadece.
İktidarı arzulamak, insanın en büyük lanetidir.
İnsan bütün bildiklerine rağmen, bütün bildiklerine karşı her gün yeniden başlar.
İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur.
İnsan,başarısız bir proje idi. Tanrının inadı neden?
İntihara meyıllı olmak, yasalara saygılı pişirik katillere mahsustur; öldürmekten korktuklarından, kendilerini yok etmeyi düşlerler, cezalandırılmayacaklarından emin olarak.
Modern olmak çaresizlik içinde şunun bunun ucundan tutmaktır.
Napoléon Almanya'yı Marsilyalılarla işgal etmiş olsaydı, dünya çehresi bambaşka olurdu.
Ne garip, insan türü ancak kendini mahvedene aşık olur.
Ne zaman inançlı birine rastlasam; ruhunun hangi kusuru, hangi deliliğidir ona bu inançları kazandıran? Diye sorarım kendime.
Ne zaman yaşlanırız? Düşmanlarımızı seçmeyi bırakıp elimizin altındakilerle yetinmeye başladığımız zaman
Sabahtan akşama kadar ne yapıyorsunuz? Kendime katlanıyorum.
Sadece, canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: intihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum.
Tanrı'nın dahi kurtaramayacağı ruhlar vardır; dizlerinin üzerine de çökse, onlar için dua da etse.
Tek olmaktan duyduğu gurur, insanı, kendi derdine aşık olmaya teşvik eder.
Toplum oluştuğundan beri, ondan kaçmayı istemiş olanlar zulme uğramıştır ya da çeneleri kapatılmıştır. Her şeyiniz affedilir, yeter ki bir mesleğiniz, isminizin bir alt-başlığı, yokluğunuzun üzerinde bir damga olsun.
Ve gece yarısından sonra başlar tehlikeli hakikatlerin baş döndürücü sarhoşluğu!
Yokluk fikri, emek veren insanlığa özgü bir şey değildir. Zahmet çekenlerin, kalıntılarını tatmaya ne zamanları ne de istekleri vardır; talihin sertliklerine ya da bönlüklerine boyun eğerler; ümit ederler. Ümit bir köle meziyetidir.
Ancak biriyle çok iyi anlaşabilirim: kendi başına düşebildiği kadar düşmüş, günlük yanılgılarına dönmeye ne arzusu ne de gücü kalmış biriyle.
Anlamış olmaktan ve hala hayatta kalmaktan daha yanlış bir durum yoktur.
Aşk iki tükürüğün karşılaşması. Bütün duygular mutlaklarını salgı bezlerinin sefilliğinden alırlar. Asalet varoluşun yadsınmasındadır, harap olmuş manzaralara tepeden bakan tebessümdedir yalnızca.
Aşka, hırsa, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır.
Ayakta bir karar alırım, uzanırım ve iptal ederim.
Batı boş yere geçmişe lâyık bir can çekişme biçimi arıyor.
Batı mı? Yarını olmayan bir mümkün.
Beni ütopyaclıktan uzaklaştıran tarihe merakım oldu. Zira tarih ütopyanın panzehiridir.
Bildiğimle hissettiğim arasında daima bir çatışma olacak.
Bin yıllık savaşlar Batı'yı sağlamlaştırdı; yüz yıllık 'psikoloji' ise can havline kaptırdı.
Bir düşüncenin derinliği; göze aldığı tehlikenin boyutudur: ya düşüncenin mimarı olarak ölürüz ya da düşünmekten vazgeçeriz.
Bugünün her vatandaşının içinde müstakbel bir evsiz barksız yabancı yatmaktadır.
Bütün devrimler tiranlara karşı oldu ama hiçbiri tiranlığa karşı olmadı.