Engin Geçtan Sözleri
Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar.
— Engin Geçtan
DiğerEngin GeçtanSözleri
Sevgi, beraberliğe yaşam katabilmeyi ve canlılığını artırabilmeyi içerir.
Sevginin olduğu yerde hayat vardır.
Üstünlüğünü güç ve para kazanarak gerçekleştirmek isteyen kişi amacına ulaşmak için diğer insanları kolayca harcayabilir.
Yapış, yapış, vıcık, vıcık ikili ilişkilerde inişe geçildiği ya algılanmaz ya da görmezlikten gelinir. Bu nedenle, ancak bıkkınlık dayanılması güç bir düzeye ulaştıktan sonra taraflar kendi yalnızlıklarına dönmeyi göze alabilirler.
Yapmam lazımın yerine yapmak istiyorumu koyabildiğimizde, yapmam lazımın insana yaşattığı, kendine karşı işlenmiş varoluşsal suçun gerilimi söner, yapmak yerini olmaya bırakır.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim şey, ben ve ötekiler diye bir ikilinin olmadığı ve insanın kendine bir hayat ısmarlayamayacağı oldu.
Yaşamak ve sevmek birbirinden ayrı olgular değil, bir bütündür. Kendimizi yaşayabildiğimiz ve beraberliklerimize bir şeyler katabildiğimiz her yerde sevgi vardır.
Zaman bana bir insan hakkında bilgi sahibi olmanın onu tanımak anlamına gelmediğini öğretti.
Belki de kendimizi başkalarıyla kıyaslamalıyız, ama sadece gönül fakirliği ve zenginliği açısından.
Bir insanın kendisine karşı sorumluluklarıyla başkalarına karşı sorumlulukları iç içe geçmiş tek bir olgudur, birbirinden soyutlanamaz!
Çoğu zaman, sevilme beklentilerimizin karşılanması uğruna sevmeyi unutuyoruz.
Çünkü her bir insan kendi benliğiyle yüzleşmeyi göze alabildiği ve değişmeyi istediği oranda değişebilir.
Dünyada iki tür insan vardır: Yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler!
Her şeyin mantık ve irade gücü ile çözümlenebileceğine inanmak bir yanılgıdır.
İçimizden gelen ses, eğer onu dinlemeyi başarabiliyorsak, bize hangi doğrultuda davranmamız gerektiğini söyler.
İçinde bulundukları anı yaşamayan ve yaşama etkin bir biçimde katılamayan insanlarda ölüm korkuları oldukça yaygındır.
İçinde yaşadığımız dünyanın zor bir alan olduğundan yakınarak zamanı tüketmek yerine, onu ve gerçeklerini olduğu gibi kabul etmek zorundayız.
İnsanın kendi sorumluluğunun doğrultusunda gösterdiği çaba yaşamın özüdür.
İnsanlar, birbirlerine kendi senaryoları doğrultusunda roller verip, karşılarındakilerden bu rolleri gerçekleştirmesini bekler oldular. Sonuç, düş kırıklıkları, kızgınlıklar ve kendimizden kaynaklandığını bir türlü kavrayamadığımız yalnızlık.
Kendini suçlamamakla başkalarını suçlamamak ayrı şeyler değil. Başkalarını, ancak kendinizi kabul ettiğiniz oranda kabul edebilirsiniz.
Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar.