Friedrich Nietzsche Sözleri
Zavallı günübirlikçi canlılar, tesadüfün ve zahmetin çocukları! Ne diye zorlarsın beni, hiç duymamanın en hayırlı olduğu şeyi söylemeye? Senin için en iyi, en hayırlı yazgı hiç doğmamış olmak, var olmamak, hiçlik olmak. Ama madem ki doğdun, artık en hayırlı yazgı bir an önce ölüp gitmek.
— Friedrich Nietzsche
DiğerFriedrich NietzscheSözleri
Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.
Bakın! Size Ustinsan'ı öğretiyorum. Ustinsan yeryüzünün anlamıdır. İsteminiz desin ki; ustinsan yeryüzünün anlamı olacaktır.
Bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni..
Barış zamanında savaşçı kendine çatar.
Başarının sonu yalnızlıktır.
Başkaları yararına çok şey yapıldığı için dünya mükemmel değildir.
Bazen insanlar gerçeği duymak istemezler çünkü sanrıları yıkılsın istemezler.
Bazen insanlar, ilüzyonlarının yok olmasını istemediklerinden gerçeği duymak istemezler.
Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar; onları orada ziyaret etmek gerekir.
Bazı şeyleri yarım bileceğine, bir şey bilme daha iyi.
Bazı sırlar vardır yalnız dostlara anlatılacak. Bazı sırlar vardır dostlara bile anlatılmayacak. Bazı sırlar vardır kendimize bile açıklanmayacak.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, okudum okudum anlamadım.
Beklemek ahlaksız kılar.
Ben bu kulaklara göre ağız değilim.
'Neden bu kadar sertsin?' demişti bir zamanlar, alelade kömür, elmasa; 'Oysa biz yakın akraba değil miyiz?' 'Neden bu kadar yumuşaksınız?' diye soruyorum ben de size, ah kardeşlerim; yoksa benim kardeşlerim değil misiniz? Sert olun!
'Bu muydu, yaşam?' diye sormak istiyorum ölüme. Pekâla! Bir kez daha!
Acı çeken birisi için, gözlerini kendi açısından başka bir yere çevirebilmek baş döndürücü bir mutluluk olmalı.
Acı çeken dostuna dinlenmesi için yer göster ama dikkat et yatak sert olsun.
Acı der: yıkıl.
Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.
Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan.
Ah bu melankoli. İnsanın gerçekten boğulabileceği bir deniz var mıdır?
Ah, buldum onu kardeşlerim! İşte, en yüce dorukta kanıyor sevinç pınarı benim için! Burada, hiçbir ayak takımının benimle birlikte içemeyeceği bir yaşam var! Akışın nerdeyse pek yoğun geliyor bana, ey haz pınarı! Doldurayım derken, sık sık yeniden boşaltıyorsun kadehi!
Ah, şu sözümü anlayabilseniz: ' her zaman istediğinizi yapın ama önce isteyebilen birileri olun! Her zaman, komşunuzu da kendiniz gibi sevin ama önce, kendini seven birileri olun.'
Ahlak yargıları ve cezalandırmaları, daha az sınırlandırılmış olanlara karşı (özgür olan bireylere karşı) ruhsal olarak sınırlandırılmış olanın gözde intikam biçimidir.
Ahlak, evrensel değildir.
Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür.
Ahlak, ta başlangıçtan beri ikna etme sanatındaki bütün şeytanlıkları bilir. Bugün bile onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.
Ahlak; uzun, korkusuz bir sahtekarlıktır.
Ahlaka boyun eğme, bir hükümdara boyun eğme gibi kolece ya da mağrur ya da çıkarcı ya da teslimiyetçi ya da budala bir heyecan ya da düşüncesizlik ya da umutsuzluk eylemi biçiminde olabilir. Bu tür boyun eğme aslında ahlaksal değil.
Ahlaki yargılama ve mahkum etme, dar kafalıların, onlar kadar dar kafalı olmayanlardan intikam almak için, en çok sevdikleri yoldur ve aynı zamanda da: doğa onlara bu kadar az akıl bağışladığı için, bir çeşit tazminat ve asıl olmak fırsatıdır. Kötü niyet, ruhanileştirir.
Ahlaklılık; yeni ve daha iyi geleneklerin ortaya çıkmasına karşı direnir: aptallaştırır.
Ahlaksal olay yoktur, yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır.
Ahlaksal' diye nitelenen yönetmelikler gerçekte, insanlara karşı olup insanların mutluluğunu kesinlikle istemezler. Keza bu yönetmelikler 'insanlığın mutluluğu ve refahı' ile bağıntılı olmaktan uzaktır.
Akıl hastanesini ziyaret etmek, inancın ne kadar boş birşey olduğunu gösterir.
Aklın yüksek sırıkları üzerine oturmanın bana verdiği mutluluk az değildi.
Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
Almanlar barutu buldular, vebali onların boynuna! Ama sonucu dengelemek için basını icat ettiler.
Ama şu öğüdü vereyim sana ayrılırken ey deli; bir yerde artık sevemiyor musun, oradan geçip gitmeli.
Anarşi çağına giriyoruz: fakat bu çağ aynı zamanda en akıllı ve en özgür bireyliklerin çağıdır. Düşüncenin görülmedik gürbüzlüğü gittikçe artmaktadır. O zamana dek töre ve ilk ahlakın önlediği, dehanın çağıdır bu.
Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten,kardeşlerim,o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım. O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim.
Ancak öbürgündür benim olan. Kimileri öldükten sonra doğar.
Aptal aptal, kan ter içinde, hayvan gibi dağa tırmanıyorlar: yolda çok güzel manzaralar olduğunu onlara söylemeyi unutmuşlar.
Artık bana verecek mutluluğun kalmadı mı, ne çıkar! Acıların var daha.
Artık gururla yaşamak mümkün olmadığında, insan gururla ölebilmelidir.
Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin: işte bu, neredeyse ahlakın tanımıdır.
Aşık seven kişi değildir, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmaya çalışandır.
Aşk, insanın, çevresindeki şeyleri kararlı bir biçimde, olmadıkları gibi görme durumudur...
Az bilen ve az düşünen çok konuşur.
Az şeye sahip olanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum!