İbrahim Tenekeci Sözleri
Yeterince gece oldu; artık sessizliği sonuna kadar açabilirsiniz.
— İbrahim Tenekeci
Diğerİbrahim TenekeciSözleri
Dünya küçük demişlerdi. Nerdesin?
Dünya, dile kolay, kalbe zor bir yer.
Dünyadaki en eski şey, insanın insana verdiği acıdır.
Dünyanın en büyük yüküdür; aklı sende olmayanı, ısrarla yüreğinde taşımak.
Düşüyor içime dipsiz bir kova yaşamak ne zor kalbi olana.
Edebinden dolayı dokunmadan, görmeden, göremeden, özleyen insanlar vardır. İşte bunlar, özleyenlerin en hayırlılarıdır.
En sevdiğim dua; Allah'ım beni her iki cihanda da mahcup etme.
Eski defterleri açmak, kimseye mutluluk getirmez. Çünkü iyi olan, geçmişte kalmaz; daima yanımızda, aklımızda ve kalbimizde bulunur.
Eskiler şöyle der: elinle yaptığın hayrı dilinle ziyan etme.
Ey insan sana küstüm çünkü sen beni birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi bıraktın ve gittin endişe limanında...
Ey neşe, ey kız kardeşi huzurun, sesime kuşum, konuşamam seninle.
Gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta, aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim.
Gönül rahatlığıyla peşinden gidebileceğimiz kaç insan varsa, işte o kadarız.
Görünce mutlu olduğumuz insanlar vardır. Allah o insanların sayısını arttırsın.
Herkes bir parçamı alıyor hatıra diye.. Çöpçü çöpümü,dünya vaktimi ve ölüm beni..
Herkese yeter bahardan arta kalan razı olursak kısa.
Hukuk, bir eylemin sonunda hesap sorar. Ahlak ise hesap sormayı başa alır.
Huzur denilen o mübarek kumaşın, şu sıralar ihtiyacım var her santimine.
İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin. Yine de seviyorum seni, aklının eremeyeceği kadar. Kalbime sığmaz oldun.
İnsan bir fabrika olsaydı, ne üretiyor olurdu? Mazeret..
Irmağın akıp gitmesini beklersek; gözlerimiz geçer ancak karşıya.
İstemediğin bir şey olduğunda da aynı kalabiliyor musun? Mesele budur.
İyi niyetin kaderi, çoğunlukla, kötüye kullanılmaktır.
Kendime şunu dedim: Korkma! yanındayım.
Kendimi de koysam ayağımın altına yine de yetişemiyorum ey aşk, omzunun hizasına.
Kendine gel diyorsun, gelsem olmaz mı sana?
'Katlandığımız' değil, 'razı olduğumuz' insanlar dostlarımızdır.
Ağaçlar canlı kaldıkça meyve verir, insanlar ise meyve verdikçe canlı kalır.
Ağzın tat görmesin hayat, kandırdın beni.
Aklınız neredeyse, ahlakınız da oradadır.
Allah'im bana kaldırımların kalbinden tak; yürüsünler gitsinler sesim çıkmasın.
Anlatıyorum, hiç konuşmadan... Buğdayın içini dökmesi gibi...
Arkamızda veya önümüzde değil, yanımızda duracak insanlara ihtiyacımız var.
Artık her insanın son kullanma tarihi var. Çünkü karşımızdakine insan olarak değil, imkan olarak bakıyoruz.
Bana günahtır, nereye gidersem orası senin yurdun, çünkü aklımdan çıkmıyorsun.
Başımıza gelenlerden korkmadığımız için, bütün korktuklarımız başımıza geldi.
Bazı insanların nasıl zalimleştiğini görmek istiyorsanız, hakkınızı arayın.
Ben uzaktan severim, seni de öyle sevdim.
Bilmezdim asksiz yürek ağacın yaprakları döküldüğünde çıplak kalan yuva kadar ürkek.
Bir sandalye çektim zor günlerin altına.
Bir tavsiye: Değerinizden şüphe edilen yerleri hemen terk ediniz.
Birbirimizi, cevap vermek için değil, anlamak için dinlemeliyiz.
Bizleri ölümle tedavi ettiği için Allah'a şükretmeliyiz. Yoksa hepimiz hırs kanseri olurduk.
Bu dünyadan bize kalacak olan, gözümüzün gördükleri değil, gönlümüzün duyduklarıdır.
Çok kuvvetli bir biçimde kardeşlik ahlakına ihtiyacımız var. Hesapsız ama kitaplı dostlara, arkadaşlara, kardeşlere.
Çünkü bağırmak, güçsüzlük belirtisidir. Sakin olmak ise emin olmaktır.
Demem o ki, insanlar da zarflara benzer. İçinden ne çıkacağını bilemezsiniz. Dolu sandığınız boş, boş sandığınız dolu çıkabilir. Sayfalarca yazanın, saatlerce konuşanın etkisi olmaz da, iki kelime edenin yankısı unutulmaz. En zor anınızda gelen 'nasılsın, iyi misin' sorusu gibi.
Derin üzüntüler, büyük sevinçler. Her şey geçer, geriye sadece senin tutumun kalır.
Dokünsalar, ağlayacağım bir ömür boyu. Ve değseler hüznüme, döküleceğim parça parça. Bir anlık değil boğulduğum bilinmezlik. Acısı çıkıyor sustuklarımın; oysa ben iyiyim görünürde!
Dönüp geriye baktığımız vakit, kırdıklarımız görünüyor da, bizi kıranlar hiç görünmüyor.