Jean Jacques Rousseau Sözleri
Sabır acıdır ama meyvası tatlıdır.
— Jean Jacques Rousseau
DiğerJean Jacques RousseauSözleri
Ağır söz veren hızlı iş yapar.
Akıl ve yargı yavaş yavaş gelir, ön yargılarsa sürüyle ve koşar adım gelir.
Aşk gibi nefret de insanı aptallaştırır.
Aşk mutluluğunu evlendirdikten sonra da sürdürebilseydik, dünya cennet olurdu aslında.
Avuntuyu, umudu ve sessizliği ancak kendimde bulduğum için ölene dek yalnızım.
Başımıza gelen herhangi bir belada, tesirinden çok niyete bakarız. Damdan düşen bir kiremit bizi daha çok yaralar, fakat kötü bir elin attığı taş kadar kederlendirmez; taş hedefe değmeyebilir, fakat niyet yapacağını yapar.
Bazen küçük bir bakış insana dünyaları verir. Bazen küçük bir bakış insanı cehennemin derinliklerine yollar.
Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar, hiçbir şey kalpleri birbirine bağlayamaz.
Binlerce şeye bağlanmaya çalışıp, birer birer elimden kaçırdıktan ve tek başıma kaldıktan sonra, tekrar kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum.
Bir çok kişi için dine mensup olmak demek, doğduğu ortamdaki dine mensup olmak demektir.
Bir çok kişi için dine mensup olmak demek, doğduğu ortamdaki dine mensup olmak demektir. İnsan nadir olarak ondan bir şey eksiltir ve ya ona ekler.
Bireysel aşkım için dünyayı veririm,özgürlüğüm içinde aşkımı veririm.
Boş yere ileri zamanlara ertelediğim umutlarım beni bugünün insanlarının oyuncağı yapıyordu.
Can sıkıntısı, mutlu insanlara özgü bir hastalıktır. Ortada hiçbir sebep yokken ağlıyor, bir yaprak veya kuşun çıkardığı sesten ürküyor, çok güzel bir yaşantının içinde olmama rağmen gelgitler yaşıyordum. Bütün bunlar huzur fazlalığından doğan can sıkıntısının eseriydi.
Cehennemi başka bir dünyada aramaya ne gerek var? Cehennem zaten bu dünyada kötülerin yüreğindedir.
Daimi barışın tesis edilmesi tamamen ülkelerin anlaşmasına bağlıdır. Daimi barışın tesisi tüm ülkeler için yarar sağlar. Barış için uluslararası bir federasyon oluşturulduğunda bu kurum uzun süre yürürlükte kalabilir ve barışı gerçekleştirebilir.
Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür.
Dinler, kim ne derse desin, insanların eliyle ve aracılığıyla oluşmuştur.
Eğer insanlar tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. İnsanlar tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir.
Empoze edilen sosyal sistemin eşitsizliği ve modern otoriter devletin kısıtlamaları insanları birbirlerini desteklemek yerine sömürmeye götürmektedir.
Ey büyük filozoflar, bu faydalı dersleri siz yalnız kendi çocuklarınıza, kendi dostlarınıza verin ne olur! Hem siz fikirlerinizin meyvasını daha çabuk elde edersiniz, hem de bizim çocuklarımız sizin meşhebinize girmek tehlikesinden kurtulmuş olur.
Ey yüce gönüllü yalan! Gerçek hiç sana tercih edilebilecek kadar güzel olmuş mudur?
Genel istem yok edilemez.
Gerçek demokrasi hiçbir zaman var olmamıştır ve olmayacaktır da.
Gerçek demokrasi var olabilmesi için, o kadar insanın toplayacak bir yerin olması gerekirdi.milyonlarca insanı da bir yerde toplayamıyorsanız.temsili demokrasi ile yetinin.
Hakları ve zevkleri ellerinden alınan gençler, onların yerine daha gizli ve tehlikeli olanlarını koyar.
Herkes canının istediği görüşü benimsemekte özgürdür; egemen varlığın bunu bilip öğrenmeye hakkı yoktur. Çünkü öbür dünyada hiçbir yetkisi olmadığı için, halkını orada bekleyen şey onu ilgilendirmez.
Hiç bir şey çıkar gruplarının etkisinden daha tehlikeli değildir.
Hiç kimsenin kendi yapamadığı bir şeyi başkasından istemeye hakkı yoktur.
Hürriyet, insanı asil yapar.
İngilizler özgür olduğunu düşünürler. Oysa, onlar sadece parlamento üyelerini seçerken özgürdürler.
İnsan, özgür doğar ama hayatın her anında zincire mahkum edilir.
İnsanın ilk uyacağı yasa, varlığını korumak; yapacağı ilk şey de kendine borçlu olduğu özeni göstermektir.
İnsanın özgürlüğü; isteği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasıdır.
İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar.
İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır.
Kalbimin ve aklımın aynı insana ait olmadığını söyleyebilirim.
Köle durumuna düşen yurttaşlar özgürlüklerini ve istemlerini yitirdikleri zaman korku ve dalkavukluk oyları alkışa çevirir; artık görüşüp konuşma yoktur, ya hayran olmak ya da lanet etmek vardır.
Köleler zincirler içinde her şeyi; hatta onlardan kurtulma isteğini bile yitirirler.
Mülkiyet denen şeytan, dokunduğu her şeyi bozar.
Mutlak bir sessizlik, kedere sürükler. Bu ölümün görüntüsüdür.
Mutsuzluk, şüphesiz çok büyük bir öğretmendir, fakat bu öğretmen; derslerini pahalıya ödetir ve faydası da parasına değmez.
Müzik, nesneleri doğrudan doğruya temsil etmez; ama insanın ruhunda onları gördüğümüz zaman hissettiğimiz duyguların aynını uyandırır.
Önce çocuğun duyu organları eğitilmelidir. Bu da ancak oyunla mümkündür.
Onlardan asla nefret etmiyorum, çünkü nefret etmeyi beceremem, ama hak ettikleri aşağılamayı duymaktan ve bunu onlara göstermekten kendimi alıkoyamıyorum.
Oy çokluğu yasasının kendisi bile, bir anlaşmanın ürünüdür ve en azından bir kez olsun, oy birliğini gerektirir.
Özgür doğan insan her yerde zincire vurulmuştur.
Özgürlük hiçbir yönetim biçiminde yoktur, özgür insanın yüreğindedir.
Politika ve ahlâki farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamazlar.
Acıyı bilmeyen insan, ne insanlığa acımayı ne de acımanın tadını bilir.