Jiddu Krishnamurti Sözleri
Siz sahip olma, üstün olma tutkusunda kendi güveninizin peşinde koşmaktan vazgeçmedikçe yeni bir dünya yaratmanın yolunu bulamazsınız.
— Jiddu Krishnamurti
DiğerJiddu KrishnamurtiSözleri
Sizi hiç kimse tuzağınızdan çekip çıkaramaz. Hiçbir guru, hiçbir ilaç, hiçbir mantra. Hiç kimse. Ben dahil hiç kimse. Özellikle de ben.
Sorun tanrının olup olmaması değil, onu nasıl bulacağımızdır...
Sorununuzdan sürekli kaçmaya çalışıyorsunuz ama bu size o sorunu çözmekte yardımcı olmuyor. Sorunla yüzleşmek zorundasınız. Şimdi korkunuza bakabilir misiniz? Eğer bir kuşu incelemek, kanatlarının, ayaklarının, gagasının şeklini gözlemlemek istiyorsanız onun çok yakınına gitmeniz gerekir, değil mi?
Tanım tanımlanamaz bir dağı tanımlayabilirim. Ama tanım dağın kendisi değildir. Ve insanlar pek çoğunun yaptığı gibi, tanıma kendinizi kaptırırsanız. Dağı asla görmeyeceksiniz.
Tek amacım var: insanın özgürleşmesi; insana sınırlarını yıkmak konusunda yardımcı olmak.
Tüm sınavları başarıyla vermeyi öğrenebilirsiniz, ancak birinci önceliği yüzeysel şeylere vermek, üstelik tüm toplumsal yapının dağıldığı bir zamanda bunu yapmak; ev yanarken tırnakları törpülemeye benzer.
Yalnızca içi boş olan doldurulmak ister ve boş bir kalp, guruların peşinde koşmakla ya da başka bir yoldan sevgiyi aramakla doldurulamaz.
'Hayır' demek 'evet' demekten çok daha önemlidir. 'Hayır' demek en yüksek düşünme biçimini gerektirir, çünkü 'hayır' demek olumsuzlayarak düşünme anlamına gelir yani yanlış olanı görme.
Ancak alçak gönüllülükle sorguladığınızda öğrenir ve keşfedersiniz.
Anlamak ile görmek aynı şey değildir, anlamak değişimdir!
Bilgi yüklü bir zihin özgür bir zihin değildir.
Bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir hayvanı sevebilir misiniz? Size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz?
Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. Bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. Bir süre şakıdı ve uçtu. Öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: bu sabahki konuşma sona erdi.
Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.
Din, zihnin hapishanesidir.
Dindar olmak, gerçekliğe karşı duyarlı olmaktır.
Dünyanın neresinde yaşıyorsak yaşayalım ya da hangi kültüre ait olursak olalım birey olarak, insan olarak dünyanın genel durumundan bütünüyle sorumluyuz.
Dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için, yaşamla bağımızı yitirdik. Şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik; doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz.
Eğer bir problemi gerçekten anlarsak, Cevap kendiliğinden ortaya çıkar; Çünkü cevap sorudan ayrı değildir.
Eğer dinleyecek, yaşayacak, yüzünü sonsuzluğa dönecek sadece beş kişi varsa benim için yeterlidir.
Eğer kendinize, öfkelenmemeliyim, çünkü bu yanlış, derseniz, zamanla zihninizin bir fikirle örtüldüğünü ve buna bağlı olarak çok sığ hale geldiğini göreceksiniz.
Eğer kimse olmaya bir yerlere gelmeye saygınlık kazanmaya çok para kazanmaya çalışmadan sadece yapmak istediğiniz şeyi yaparsanız işte yaratıcılık doyum ve kıvanç o zaman size gelir.
Eğitimin gerçek amacı uyandırmaktır.
Eğitimin işlevi sizin çocukluktan başlayarak, başka birisine benzemeye çalışmak yerine, sizin kendiniz olmanızda size yardımcı olmak olmalıdır.
Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için, insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır,bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız. Psikolojik evrim yoktur.
Gerçek, yolu olmayan bir ülkedir. Önemli olan zihninizi kıskançlık, nefret ve şiddetten arındırmaktır. Ve bunun için sizin bir örgüte ihtiyacınız yoktur.
Gözetleyen gözetlenendir.
Hakikat ülkesinin yolu yoktur.
Hayatın tamamını anlamalısın, sadece küçük bir parçasını değil. İşte bu nedenledir ki okumalısın, bu nedenledir ki göğe bakmalısın, bu nedenledir ki şarkı söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı ve acı çekmeli ve bütün bunların yaşam olduğunu anlamalısın.
Hayatın tümünü anlamalısın, yalnızca küçük bir bölümünü değil. İşte bu yüzden okumalı, gökyüzüne bakmalı, şarkılar söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı, acı çekmeli, ve anlayışlı olmalısın. İşte bunların tümü hayattır.
Hepimiz ünlü insanlar olmak istiyoruz, fakat bir şey olmak istediğimiz an artık özgür değiliz.
Her an, anda yaşanırsa anılara dönülmez.
Hiç kimse olan kişi, biri olma isteği olmayan, sadece kendisi olan ve kendisini anlayan böyle bir insan, gurur ve küstahlıktan uzaktır.
İnsan hakikati bulmak istiyorsa, tüm dogmalardan, tüm koşullandırmalardan, tüm inançlardan, boyun eğdiren tüm otoritelerden tümüyle arınmış olmalıdır; yani aslında, tam anlamıyla bağımsız olmalıdır ve bu oldukça güçtür.
İnsanı doğru eyleme sevk eden sevgidir. Sevgi dünyaya düzen getirir. Bırakın sevgi istediğini yapsın.
İnsanın gücü; asla bu ölüm meselesini çözebilmeye yetmedi. O; asla ölüm hakkında bilgi sahibi olamadı. Ölümden kaçtı ya da ondan korktuğu için arasına mesafe koyarak ilahlaştırdı. Bizler asla ölüm meselesinin içine giremedik. Çünkü bizler ölümden çok korkuyoruz.
İnsanın içinde bütün evren vardır ve eğer nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini bilirsen, kapı orada ve anahtar elindedir. Yeryüzünde senden başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı açabilir.
İnsanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, işte o havuzda kokusur, o havuzda olup giderler.
Kişi, DOĞA ile arasındaki derin samimiyeti yitirdiğinde tapınaklar, kiliseler, camiler önemli hale gelir.
Korku, zihni sakatlar.
Maalesef hiç kimse ifade etmeye çalıştığım öğretiyi tam olarak idrak edemedi.
Mevcut eğitim sistemimiz bize yaptığımız işi değil, başarıyı sevmeyi öğrettiği için kötüdür. Eylemin sonucu eylemden daha önemli hale gelmiştir.
Önemli ve anlamlı olan, geleneğin yarattığı değerleri ve insanların söyledikleri tüm o iyi, faydalı, kayda değer şeyleri kabullenmeden araştırabilmektir. Kabul ettiğiniz anda uyum göstermeye, taklit etmeye başlarsınız. Ve bunlar insanı asla özgür ve mutlu kılmaz.
Sadece özgür bir akıl sevginin ne olduğunu bilebilir. Sadece özgür bir ruh huzurun ne olduğunu bilebilir. Sadece özgür bir insan kendi dünyasını bilebilir.
Savaşın sebebini doğrudan sorguladığınız anda, bir başkası ile ilişkinizi sorgulamaya başlarsınız, bu da, bütün varoluşunuzu, bütün yaşayış biçiminizi sorguladığınız anlamına gelir.
Sen dünyasın.
Sevdiğiniz zaman ne sen ne de ben vardır. O durumda yalnızca dumanı olmayan ateş vardır.
Siz sahip olma, üstün olma tutkusunda kendi güveninizin peşinde koşmaktan vazgeçmedikçe yeni bir dünya yaratmanın yolunu bulamazsınız.