Kürşat Başar Sözleri
Meğer insan kendisini hiç tanımadan yıllar yılı yaşayabilirmiş. Hatta belki de bütün bir ömür boyunca kendisini bir başkası sanabilirmiş.
— Kürşat Başar
DiğerKürşat BaşarSözleri
Ne garip,hep en sevdiklerimize en söylenecek şeyleri söylemiyoruz ya da söylüyoruz ama o zaman da onlar duymuyor.
Ne olursa olsun hayatını durdurma! Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur.
Tenimde, tenimin altında bir yerlerde, o şarkıdaki gibi saklıyorum onu. Bir düşte elimden tutuyor ama çok çok uzakta, göremiyorum bile. Nasıl olup da görünmeyecek kadar uzaktayken elini tutabildiğime şaşırıyorum.
Uyandığınız zaman inanılmaz bir rüya gördüğünüzü, içinizin beklenmedik bir mutlulukla kaplandığını hissedersiniz ama ne gördüğünüzü bir türlü hatırlayıp anlatamazsınız ya, tıpkı onun gibi.
Ama akıl duygulara pek fazla hükmedemez de duygular aklı kendilerine uydurmayı becerir.
Bazen sözcükleri unutuyorum. İnsan sözcükleri istediği gibi bir araya getiremediğinde ölmek istiyor.
Bazı insanlar başlanmışken bitirilmek için okunan kitaplara benzer. Sonunda ne olacak diye merak edip okursun ama sonunda hiç bir şey olmaz.
Bazı insanlar hayatlarını kendi istedikleri gibi kurarlar. Geri kalanlarsa onların yaptıklarını birbirlerine anlatıp dururlar.
Belki de herkese göre bir yer var dünyada, diyorum, Herkese göre biri var ama herkes doğru yerde değil.
Belki de insanları bir türlü anlamayışımızın, günün birinde en beklenmedik biçimde bizi şaşırtmalarının nedeni, hep bir bütün olarak bize verdikleri görüntüyle yetinip farklı parçalardan oluştuklarını unutmamızdır.
Bir düş yaratıyoruz içimizde. O da beni seviyor benim düşümün adı.
Birbirimizden kaçıncı kez kopuşumuzun simgelerinden biri de rüzgarla dolup soğuyan, sabaha dek sobanın başında çay içtiğimiz ama bir türlü ısınamadığımız o sonbahar akşamı olmalı. Ben yine sessiz, çok sonra ayıklanacak anmalıklar mı topluyordum?
Birini sevmen için elle tutulur bir neden bulamıyorsan, onu sahiden seviyorsun demektir.
Çok uzaklarda, şu anda neler yaptığını, beni nasıl bir fotoğrafla hatırladığını artık bilmediğim bir sevgilim var.
Derler ki, Hayat insanın Elindedir, Sakın inanmayın. Hayat; bizim Asla Bilemeyeceğimiz Rastlantılarla Çizilmiş bir Kaderin elindedir.
Güzel kalan yaralar vardır. Sen de benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş ya da mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın.
Hatırlamak güzeldir derler. Hayır, değildir. Anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım ancak acı verirler.
Hayatı fazla ciddiye alma,hayatı ciddiye alanlar dünyanın en sıkıcı insanlarıdır.
Hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey,doğruları bilip yanlışları seçmek istemesi midir? Belki ondan da kötüsü, yanlışları seçmek istediği halde doğruları seçmek zorunda kalmasıdır.
Hepimiz günün birinde kendimiz için doğru olanı seçerken bir başkasının yaşamını altüst edebiliyoruz.
Hepimiz kalbimize saplanan gizli bir okla sokaklarda dolaşırken, başkalarından, yanımızda yürüyüp giden insanlardan çok farklı olduğumuzu, bulutların üzerine çıktığımızı sanmaz mıyız? Okun acısını duyana kadar tabii.
Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın.
Hiç haberi yoktu. Sadece kendi yaşamını sürdürüyordu. Benim yaşamımdaki bütün alanlara girdiğinden, her sabah onunla uyanıp her gece onunla uyuduğumdan; yüzyıllar öncesinden kalma şiirlerden, televizyonda çalınan sıradan bir şarkıdan ikimize ait bir dünya kurduğumdan haberi yoktu.
Kendimi hem özgür hissediyorum hem de aynı zamanda kafese girmiş gibi... Anlatması zor bir his.
Meğer insan kendisini hiç tanımadan yıllar yılı yaşayabilirmiş. Hatta belki de bütün bir ömür boyunca kendisini bir başkası sanabilirmiş.