Richard Dawkins Sözleri
Çalışan iki el, dua eden binlerce elden daha çok iş yapar.
— Richard Dawkins
DiğerRichard DawkinsSözleri
Çocuklara 'sorgusuz' inancın bir erdem olduğunu öğretmek, onları gelecekteki cihat yada haçlı seferlerine potansiyel bir ölümcül silah olarak büyütülmesi için hazır hale getirmek demektir.
Darwinci kuram, ilke olarak, yaşamı açıklayabilir. Şimdiye dek öne sürülen kuramlardan hiçbiri, ilke olarak, yaşamı açıklayabilmiş değil.
Din bize görüşlerimizi değiştirmememiz gerektirdiğini ve ayrıca, kavranması mümkün, ilgi uyandırıcı konuların keşfedilmesini arzulamamayı öğretir. Din bilimin düzenini bozar ve kişinin idrak kabiliyetini baltalar.
Din hakkında beni endişelendiren, onun insanlara anlamamakla yetinmeyi öğretmesidir.
Dine karşıyım, çünkü dünyayı anlamayarak tatmin olmayı öğretiyor bize.
Dna bilmez de, umursamaz da. Dna yalnızca vardır. Ve biz, onun müziğiyle dans ederiz.
Doğal seçilim doğanın kör saatçisidir; kördür, çünkü ileriyi görmez, sonuçları hesaplamaz, görünen bir amacı yoktur. Yine de, doğal seçilimin yaşayan sonuçları, usta bir saatçinin tasarımlarını akla getiriyor; bizi etkileyen bir tasarım ve planlama yanılsaması bu..
Eğer günün birinde uzaydan dünyaya üstün yaratıklar gelirse, uygarlığımızın düzeyini değerlendirmek için soracakları soru şu olacaktır: evrimi keşfettiler mi?
Eğer insanlar sadece cezalandırılmaktan korktukları ya da ödüllendirileceğini umut ettikleri için iyi kalplilerse, o halde gerçekten çok acınacak haldeyiz.
Evrim geçirmiş organlar, genelde zeki ve güçlüdürler, aynı zamanda açıklayıcı kusurları vardır; bu, eğer evrimsel bir geçmişleri varsa tam da beklememiz gerekendir ancak eğer tasarlanmışlarsa tam anlamıyla beklenmedik bir durumdur.
Gerçekleri kutsal kitaba göre yorumlayan biriyle tartışamazsınız.
Hayvanları birbirinden kopuk türlere ayırmayı seçenler bizleriz. Aslında sadece kuyruksuz maymunlar değiliz, aynı zamanda Afrikalı kuyruksuz maymunlarız.
Herhangi biri herhangi bir anda kambriyen kayaçlarında bir memeli fosili bulursa evrim teorisi anında yerle bir olurdu. Diğer bir deyişle evrim yanlışlanabilir bir teoridir. Dolayısıyla bilimsel bir teoridir.
Hiçbir ciddi biyolog, evrimin gerçek olduğundan, tüm canlıların birbirlerinin kuzeni olduğundan kuşku duymaz.
İman mükemmel bir kaçamak, düşünmemek ve kanıtları değerlendirmemek için mükemmel bir mazerettir. İman, kanıtsızlığa rağmen hatta belki de sadece bu yüzden inanmaktır.
İndirgenemez karmaşıklığın detaylı örneklerini bulmaya çalışmak aslen bilimsel bir ilerleme yöntemi değildir; mevcut bilgisizlikten kanıt çıkarmaya çalışmaktır.
İyi bir kuram aksi ispatlanmaya müsait olduğu halde kimse tarafından çürütülememiş olan kuramdır. Evrim, eğer tek bir fosil yanlış zaman diliminde ortaya çıksaydı rahatlıkla çürütülebilirdi. Evrim bu sınavı havada karada geçmiştir.
Kimya, tüm yıldızlarda ve tüm gezegenlerde sürüp giden bir oyundur. Oyuncuları atomlar ve moleküllerdir. En ender atomlar bile, bizim alışkın olduğumuz sayma ölçülerine göre, inanılmayacak derecede çoktur.
Kötü ile iyi arasındaki savaş,aslında sadece iki kötü arasındaki savaştır.
Sadece kör kalmakta direnen kişiler, dinin bölücülük yaparak günümüz dünyasındaki düşmanlıkların oluşmasında büyük rol oynadığını görmezlikten gelebilir.
Tanrı ne kadar düşünceli değil mi? Her şeyi o kadar güzel ayarlamış ki, nerede doğarsan doğ, oranın yerel dini hep gerçek olan din çıkıyor.
Tanrılar narin şeylerdir; bir nefes bilim veya bir parça sağduyu onları öldürebilir.
Yırtıcılar, kurban hayvanları yakalamak için mükemmelce 'tasarlanmış' gibi görünürken, kurban hayvanları da kaçabilmek için en az onlar kadar mükemmelce 'tasarlanmış' gibi görünür. Peki, tanrı kimin tarafındadır?
AIDS, deli dana, ve bunun gibi bir çok hastalık hakkında kıyamet habercisi yorumları yapmak modaya çok uygun. Ama diyebiliriz ki iman, çiçek virüsüyle kıyaslanabilecek kadar, dünyanın en büyük şeytanlarından biri ama yok edilmesi daha zor.
Ben evrim temelli bir ahlakın savunucusu değilim. Ben her şeyin nasıl evrim geçirdiğini söylüyorum. İnsanların ahlaki açıdan nasıl davranması gerektiğini söylemiyorum.
Bilim adamları, 'gerçeği' çeşitli kuramsal yöntemlerle tanımlamaya çalışırken tutucu bir izlenim bırakıyor olabilirler. Ama zaten herkes böyledir. 'Evrim gerçektir.' dediğimde, 'Yeni Zelandanın güney yarımkürede olduğu gerçektir.' dediğimde olduğundan fazla tutucu değilimdir.
Bilim hipotezler, fikirler, modeller kurar ve bunları eleştirerek ilerler. Bir bilim insanı devamlı sorgular ve şüpheciliği elden bırakmaz. Din ise; kanıtlanmamış, test edilmemiş inancı, sarsılmaz gerçeğe dönüştürüverir.
Bilimin dinle ortak bir iddiası vardır: kökenlerle, yaşamın doğasıyla ve evrenle ilgili derin soruları yanıtlayabilmek. Ama benzerlik burada sona erer. Bilimsel inançlar delillerle desteklenir ve bunlarla bir sonuç elde edilir. Mitler ve inançlar ise delillerle desteklenmez ve bir sonuca götürmez.
Bir gezegendeki zeki varlıklar, gün gelir, kendi varlıklarının nedenini soracak yaşa gelirler. Eğer günün birinde uzaydan dünyaya üstün yaratıklar gelirse, uygarlığımızın düzeyini değerlendirmek için soracakları soru şu olacaktır: Evrimi keşfettiler mi?
Bir köşesinde meleklerin olduğuna inanmadan da,bir bahçenin güzel olduğunu görmek yeterli değil midir?
Bir şeyi yeterince tekrarladığınızda, kendinizi bunun gerçek olduğuna ikna etmeyi başarabilirsiniz.
Birçok dindar kişinin dinin kendilerini iyi birer birey olma konusunda motive ettiğini düşündüklerini biliyorum, özellikle de kişisel günahkarlığı sistematik biçimde sömüren inançlardan birinin mensubu iseler.
Bugün dünyanın güneş etrafında döndüğü ne kadar şüpheye açıksa, evrim kuramı da ancak o denli kuşkuludur.
Çalışan iki el, dua eden binlerce elden daha çok iş yapar.