Servet Saygınoğlu Sözleri
Yıldızları bir çuvala doldurup birer birer gökyüzüne fırlatarak aşkımızı yazmak gökyüzüne. Nietzsche'vi bir haykırışla evrene haykırmak seni. Dinmez öfkelere açılan meydanlar, yâr yâr diye gözlerden sızan yaşlar. Yok. Hayır. Anlatamadım seni.
— Servet Saygınoğlu
DiğerServet SaygınoğluSözleri
Başına gelen, hak ettiğindir. Hak etmeden başına gelenin ise, ödülünü mutlaka alırsın.
Başka şansınızın olmadığını düşündüğünüzde gitmeniz gereken bir yol varsa durmaksızın o yolda ilerlemeye devam edersiniz.
Bazen bir masayı silmekle başlarsın ve bütün evi temizlersin. Anladın sen.
Bazen bir müzik açarsın dinlemek için... Sonra o yeniden aklına gelir. Öyle işte.
Bazen kendi kendime konuşmamın sebebi; İçime atacak yerin kalmadığından...
Bazı günler 240 saat, bazıları da 24 dakika gibidir.
Bazı insanlar çay kadar keyif verirler. Onlar geldiklerinde aklınıza çayınızı tazelemek gelmez.
Bazıları mutlu etmeye değil, Var olan mutluluğumuzu elimizden almaya geliyorlar.
Beklemenin her günü, en az bir yıl yaşlandırır.
Beklemeyi bile güzel kıldın bana, sabrı sevmezdim. Nefret ettiğim birçok şeyi, seninle sevdim ben.
Beklenen zaman; gelmemek için elinden geleni yapan zamandır.
Bencillik mutlu hissettirmezdi. Mutlu ettikçe mutlu olanlardandık. Edemedik bir türlü, olamadık ta...
Beni bir sen anlar, beni bir sen sever diye beklediğim. Işıklara inat ceza yediğim kuralsızım. Evin sıcaklığına inat, soğuk sokaklarda mekansızım. Off.,
Bir adım yaklaştın sanki bana. Halbuki bir tebessümdü seninkisi, adım bile değil, o aşk ile göklerde buldum kendimi. Değmedi yere, ardından yıllardır koşan nasırlı ayaklarım.
Bir bilgi sahibi olduğum anda, aynı zamanda binlerce bilmediğim şeyin daha olduğunu fark ediyorum.
Bir geçersem aklından, el salla sadece.
Bir insanın gerçek kimliğini ancak kavga ederken görürsünüz. Çünkü kavga, kişinin maskesiz, yalın halidir.
Bir insanın nasıl bir kimliğe sahip olduğunu şayet merak ediyorsanız; maçlara dair yaptığı yorumlara bakmanız yeterlidir.'
Bir kadının ardında kocasının sevgisi varsa başkalarının onu sevip sevmemesini çok da ciddiye almaz.
Bir masalda buluştuk seninle. Sen başladın anlatmaya, ortada bitkin düşmeden tuttum ellerinden. Taşıdım seni sonuna kadar. 'Sen'le başladı, ben'le devam etti, sonunda 'biz' olduk.
Bir şeyler yapma imkanı olduğu halde, hiçbir şey yapmadan oturup ilgi bekleyen insan, daha çok beklersin.
'Aşka değil, insanlara inançsızız. Yaşanmışlıklar almıştır aşkı ayaklar altına. Ama aslında aşk değil, hüznü yaşatanlar olmalı ayaklar altında.'
'Bir müşteri' deyip geçmemeli. Bir müşterinin övdüğünüyerdiğini aynı anda binlerce kulak duyabilir.
'Ebeveynlerimizi haklı görmek' ve 'Empati kurmaya başlamak' çocukluk döneminin bitiş çizgisidir.
'Eşitlik' üzerine ne kadar konuşulursa konuşulsun bir adım öteye yol alınamaz. Nefes boşuna harcanmış olur. Bu zahmet manasızdır.
'Görmezlikten gelme' değil. Görme, tanıma, bilme. Unut. Olmazsa sil. Yine olmazsa format at. Daha da olmazsa o zaman ihtimalin varsa fabrika ayarlarına dön.
'Hüzün kokan yalnızlıklara doğru ilerliyor adımlarım. Hangi tarafa gitsem, değişmiyor içimdeki yanık kokusu.'
'Korku, sürekli sizi itmeye çalışan bir canlı gibidir. Onunla baş edemediğiniz sürece altında ezilmeye mahkûm olursunuz.'
'Kuzulardan biri ile karnını doyuran kurt, öteki kuzulara dost gözlükleriyle bakar. Kurdun kuzuyu yemesi düşmanlığından değil, ihtiyacındandır.'
'Maviliğiyle ruhumuzu okşayan, güneşiyle içimizi ısıtan gökyüzüne, yağmur bulutlarından oluşan kıyafetini yakıştırmasak bile, bu ona darılmamızı sağlayacak bir sebep değildir. Çünkü sevdiklerimiz kusursuz değillerdir, kusurlarını hoş gördüklerimizdir.'
'Neden bana kırmızı kart verdin?' dedi. 'Sarı'da kendini ocağa attın, fakat umursamadın, kırmızıda ise onu kendin yaktın' dedim.
'Sen' olmalıydın yanımda. Bir tek sen anlardın beni; tek bakışımda, göz kırpışımda, haykırışımda, yakarışımda. Beni yalnızca sen anlar, yalnızca sen sevdiğine inandığım, yanındayken özlediğimdin.
'Sevmek; olmazsa olmazımızdır hayatta. Yaşadıkça doymadığımız, yokken yüzümüzün gülümsemeyi unuttuğu.
'Üzüntü, üzülsün bizimle olmadığına.'
'Vardır bir hayır' diye bir cümle vardır ki her gün sayısız insanı cinnet geçirmekten kurtarır!
Affetmemek, bir nevî nefret etmektir. Nefret yorar, yudum yudum öldürür insanı.
Ağzından taşarcasına dolu valizin fermuarı çekilmediği gibi, kafası dolu insanın da gözleri kapanmaz.
Akşam işten eve geldikten sonra, dışarı çıkıp gezmeye dermanın yoksa eğer, bu dünyaya yaşamak için gelmediğini bil.
Aksilik geldi mi, saz arkadaşları ile birlikte gelir.
Aldım kalbimin tapusunu, anahtarım elimde. Bu saatten sonra da 'kiracı' olmam hiçbir gönülde
Alem akıllılara, bense delilere hayranım. Çünkü bu hayatta, deliler için üzülmeye değer hiçbir şey yoktur.
Anlaşılmak ne zor! Sağ el, sol ele dost olsaydı tokalaşırlardı. Deneyin, gördüğünüz gibi anlaşamıyorlar.
Aramızda mesafeler olsun ama sen bana uzak olma.
Arkadaş dediğin; işi düşünce arayan, dost dediğin ise; işin düştüğünde çekinmeden arayıp rahatsız edebildiğindir.
Artık hayal mutfağındayım senin. İstediğin gibi soy, kes, pişir, hatta ocakta unuttup yak beni.
Artık o kadar kolay tanıyorum ki insanları, birinci yüzünü görmeden, ikinciyi görebiliyorum. Peki bunu 'dert ediyor musun?' diye sorsan; hayır, gülüp geçiyorum. Herhangi bir derdi misafir etmeye yerim yok artık.
Aslan; kocaman bir sürüden sadece midesini dolduracak bir tane hayvanı alır. Kalan sürünün geçişini seyreder, dokunmaz ötekilerine. İnsan ise; en az on tanesini de yedeğe alır.
Aynada hep saçlarımıza, sakalımıza, rujumuza, sürmemize baktık. Peki, kaç kez kendimize baktık?
Aynalardan bile daha gerçeksin, sana baktığımda kendimi görmek gibi.
Bakabilmekti bazen martıların Kız Kulesi etrafındaki dansına, en taze ve candan gülümsemelerine şahit etmekti kulakları. Rüzgâr eserken Kadıköy tarafından, aç olduğum kokunu boğazdaki rıhtımda alabilmekti.