Son Cengiz Aydın Sözleri
Kendi yarasına üflerken, kaç yarada sızı olduğunu bilmez insan...
— Son Cengiz Aydın
DiğerSon Cengiz AydınSözleri
Kendimi seni düşünürken yakalayıp ağlıyorum. İyi insanların tedavi şeklidir ağlamak. Şöyle üzücü bir şeyler daha sus, üstüme alınayım; tedavim yarım kalmasın.
Müziğin sesi yakıcı, çay bildiğim çay değil. Ellerim de hep bir seremoni telaşı... Sanırım yokluğun koyuyor.
Nasıl sevildiğini bilmek gibi bir pişmanlığın var artık? Bu sana ömür boyu yeter!
Ne demiş en iyi bilen; Piraye olamıyorsan, Nazım'ın Hikmet'ini beklemeyeceksin..
Ne kadar hızlı koşarsan koş kendini geride bırakamazsın. Unutmak istediklerin hep yetişir.
Neyin azsa o olayım... Yeter ki sende çoğalayım, sen varken başka varın önemi yok!
O kadar azla yetindim ki. O kadar sazla yetindim ki. O kadar yetimdim ki. Benim ol diyecektim.
Olmadığımız yerlerde varmışız gibi yaşıyoruz. Benzer cenazelerin tabutlarıyız seninle omuzlarda taşınan. Birbirimize tedavi olamayacak kadar yaralıyız sevgilim.
Ölümden sonra da hayat varmış... Yaşıyorum. Sağ ol sevgilim...
Sen gidince film bitmez, ışıklar yanar o kadar...
Sen ki gamzelerinde şiir uyutansın. Hep gül, o şiir hiç uyanmasın.
Seni anlatan cümleler kurmaktan geliyorum. Harf yorgunuyum... İzin ver aklına yatayım.
Şiir olmak istiyorsan, bir şairi terk edeceksin.
Susmak bilgeliktir, laftan anlamayanların sohbetinde.
Tam oluyorduk, yarımlarımızı çeyrek ettiler. Yine de bardağa değen kaşık sesi duysam, içtiğin çay olurum.
Tarifi yok bazı boşlukların. Her yere dar gelirsin ve anlamsızlık bir çift el olur sıkar boğazını. Tarifi yok bazı boşlukların. Düştükçe düşersin. Düşündükçe gidersin.
Ve susmak, içinde bir şeyleri öldürmenin en sesli biçimidir.
Yanlış değildim... Sen doğrularıma kör baktın.
Zaman usulca kulağıma fısıldadı; bana bırakma, ben sadece üstünü örterim, içinde öldür!
Aşk güzel şeydi ve sen bunun; nefes alan, yürüyen, boynuma sarılan kanıtıydın.
Aslında birbirimizi o kadar iyi anlamıyoruz ki; boşa giden konuşmalarımızdan bir kitap çıkarsak, yok satar...
Ben bir şey yapmadım; insanlar kendilerini içimde öldürdüler.
Beni uzakların göz yağışları olarak hatırla... Giyin yağmurluğunu yoluna devam et. Aynı yastığa uyanmasak ta, aynı aya bakıp uyuyalım.
Biliyorsun... Konu gözlerinse, en sadık okuyucunum.
Bin ağız dolusu sözüm varken sana susuyorsam; ölünün arkasından konuşmayı günah saydığımdandır.
Bu yarada Senin de tuzun olsun der gibi... Bir kıyametin galasıdır Gözlerinden gitmek.
Buğday tenli hüzünlerimiz var; un ufak olup savrulduğumuz. Öğrendik be, öğrendik... Biz her mevsim; en iyi Sonbahar oluruz.
Dilimin susması bir şey değil, sabrım susarsa; tüm dillerde beni duyarsın.
Dudaklarını mızıka niyetine çaldığım kadın; hangi notanı eksik üfledim de gittin?
Gövdemde bir otomobil en aceleci nefesiyle ve molasız ayrılığa gidiyor. Göz kaçırma utangaçlığına gizlenmiş anlamlar neredesiniz? Çabuk bulun beni, anlamsızlaşıyorum. Ben anlamsızlaştığımda; kafamın içinde bir adam intihara apartman çatıları arıyor.
Gözlerinle dilin farklı şey söylüyorsa; saçlarına inanırım... Saçlarının kokusu yalan söylemez.
Hayat kısa diyor film. Bir şaire aşık olmalı bir de daktilo almalı sonra belki çay içeriz. Şansımız varsa yağmur da yağar. Damlalara huzur yüklemece oynarız, benim damlam seninkini alnından öper. Güzel şeyler olur belki. Sen gelince.
Her zaman yanındayım sözü veren yalancılarımız vardı bizim. Bakirdi kalbimiz inanırdık. selvi boylum al yazmalım'daki Asya'nın, yanağının pembeleşmesinde kaldı aşkın saf hali. O da zaten filmdi.
İlkokul zamanlarımda, büyünce marangoz olmak gibi talaş hayallerim vardı. Tahta kokusu, odundan yeni şeyler yaratma fikri, marangozhane ortamı manyak çekici gelirdi. Bu hayalimi gerçekleştiremedim. Ama Tanrı beni çok seviyor olmalı ki; hayatımdan odunları hiç eksik etmedi.
Kaben insan değilse fikrin ırklaşır, ıraklaşırsın insan olmaktan. Bu halde bin sene yaşasan ne fayda? Unutma! En dandik plastik bile bin sene yaşar doğada...
Kafiyeli bir rüyaydın da ben göremedim, uykusuzluğuma say. Harflerim komada, dilim lal; artık ne ben şairim, ne de sen şiirime hamile kal.
Kendi yarasına üflerken, kaç yarada sızı olduğunu bilmez insan...