Tezer Özlü Sözleri
Kimseyle yaşlanmak istemiyorum, kendimle bile.
— Tezer Özlü
DiğerTezer ÖzlüSözleri
Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak, ya da sayılmak benim gerçeğim değil.
Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması, çocukluktan engelleniyor. Saptırılıyor, çarpıtılıyor.
Nereye gitmek istiyorum ki. Nereye gidebilirim ki. Sürekli gitmek istemek de, bir yerde, hiçbir yerde olmak istemek değil mi?
Nihayet yağmur başladı. Bu sabah artık, yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için.
Sanki güzel bir ölü gövdeyle öç almak istediğim insanlar var.
Sen günlere bir şeyler getirmedikçe, günler sana hiçbir şey getirmiyor. Boş bir caddede yürüme olanağı bile yok. Her köşe, her cadde öyle dolu, öyle dolu ve bu doluluk içinde öyle boş, öyle boş, öyle boş ki!
Seni senden alan toplumdur.
Şunu öğrenmelisin: Sen hiç bir işe yaramaz değilsin. Seni senden çalan toplumdur.
Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığım günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günler de. İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum.
Tüm duyguların en güzeli duygusuzluk; öyle bir duygusuzluk ki, insanın tüm dünyayı ve tüm insanları kucaklayabileceği duygusuzluğun duygusu.
Yanımda bir canlının yatmasını neden bu kadar istediğimi şimdi daha iyi duyuyorum. Yaşamaya belki de her şeyin bittiği bir yerde başladım. Ya da kendi yaşamıma inanmıyorum. Kendi varoluşum yetmiyor bana. Yanımdaki bir tene değip, yürek atışlarını duyabildiğimde, yaşamın gücünü algılıyorum.
Yaşadığım anların, onları yaşarken anıya dönüştüğünü algılar, onları yaşarken anılaştırırdım. Sonra bunu en güzel biçimde Savinio'da okudum: Yaşanan an da anı olacak.
Yolculuklar ilginçtir: dağlardan, deniz kıyılarından, kentlerden, gecelerden geçilir. İnsanlardan geçilir.
Alışıyor insan kendini içinde tutmaya dilinin altındaki baklaları ıslatmadan konuşmaya.
Aşk acısı çekmedim hiç, çünkü dünyanın verdiği acı her zaman güçlüydü.
Bazen o büyük çığlığı içinizden atmalısınız, daha iyi yaşamak için.
Bazen sevdiklerimiz, zaman kadar sonsuzdur. İşte bu yüzden seni; sevginin coğrafi sınır tanımayan yanını keşfettiğim için çok sevdim.
Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üstlendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardı benliğimi.
Biz, kimse ile yaşayamıyorsak da, kendimizle yaşayan, kendi içimizde gece gündüz mücadele eden insanlarız.
Bu duvarlar arasında dünyaya karşı ne denli korunmuşluğumu algılıyorum. Bazı günler bana çok kısa gelen yaşam, zaman zaman çok uzun.
Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi.
Bütün günlerini içerek geçiren, gene de çalışabilen insanları hep kıskanırım. Belli ki sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.
Doyumsuz dünyamı avucumun içine alıp sıkıyorum. Her şeye hazırım. Hastalığa, aşka, gitmeye, kalmaya.
Dünyanın acısı olmasaydı, taze yeşil yapraklar üzerindeki güneş ışınlarının anlamı olmazdı.
En çok ve en uzun sana inandım.
Her şey geçiyor. Hiçbir şey geçmese de.
Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.
Hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç anlar tanımıyorum.
İnsan arıyor. Avunmazlığını biriyle paylaşmak istiyor.
İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.
Kimseden bir şey beklememeyi öğrendiğim gün, işte o zaman özgür olacağım.
Kimseyle yaşlanmak istemiyorum, kendimle bile.